Soğuk üşütmez, sıcak yakmaz
Yılın yaklaşık 9 ayını kış olarak geçiren bir kuzey ülkesi olan Finlandiya’da yıllarca yaşadım. Penceremdeki termometremden -25’leri okumuş, arabamla* karşı adalara donmuş göller üzerinden çok geçmişimdir. Ama hiç üşüdüğümü hatırlamıyorum! Daha sonrada tam zıt iklimdeki, hiç kış yaşanmayan Texas’a göç edip bir o kadar süre de Houston’da* yaşadım.
Termometremden 48-50 dereceleri okuyup dehşete kapılıp, %90 neme rağmen bahçemi her 4 saatte bir suladığım günler çok olmuştur. Ama hiç sıcaktan bunaldığımı hatırlamıyorum! Ülkeler kendi iklim koşullarını yaşanır hale dönüştüremiyeceğine göre yaşam koşullarını iklime göre şekillendiriyor. Yaşanan iklim ne olursa olsun elimizde yaşadığımız mekanları yaşanır kılacak her türlü teknoloji ülkemizde de var.
Ne yazıkki sıcaklığın son 50 yıl içerisinde en çok arttığı şu dönemde yiyecek maddelerin satıldığı marketlerde dahi klima ya yoktur ya da tasaruf adına yeterince çalıştırılmamaktadır.
Yiyeceklerin son kullanım tarihi ne olursa olsun saklama koşulları uygun değilse arkamızı dönüp çıkmamız gerekiyor o marketten. Zira raflara dizili bisküviler, unlar, makarnalar da oda sıcaklığında yani 21-23 0C’de* saklanmalıdır,* 30 derecede değil. Kişiler taşıdığı sorumluluğun farkında değillerse tüketiciler bu konuda hassas olmalı, yapısı bozulmuş, içlerinde koruyucu maddelerden dolayı artık kanserojen hale dönüşmüş yiyeceleri ‘boşver’ umursamazlığıyla eve götürmemeli.
Artan sıcaklıkla yüzyüze gelebileceğimiz bir çok hastalığa birde bozulmuş besin kaynaklı diğer sağlık sorunları eklenmemeli.
Geçen hafta Proceedings of the National Academy of Sciences isimli bilimsel dergide Avusturalya’nın New South Wales üniversitesi ve Purdue Üniversitesi araştırmacıları önümüzdeki seneden itibaren öldürücü sıcaklıkların gelebileceğini açıkladılar.
Yapılan araştırmaya göre* 100 wat’lık bir ampul’e elinizi yaklaştırarak hissettiğiniz sıcaklığı dinlenen bir insan vücudu da yayar.
Çünkü iç sıcaklığınız yaklaşık 37 derecedir ve bu dereceyi dengede tutmak için bir ampul gibi ısıyı dışarıya yaymak durumundadır. Bunu yapamaz ise iç sıcaklığınız artar ve ‘hipertermi’ ye girer. Hipertermi’de iç organlar yavaş yavaş fonksiyonlarını kaybetmeye başlar. Bu istenmeyen durumu engellemek için vücut terleme yoluyla vücut yüzeyini serinletecek şekilde dizayn edilmiştir.
Ama bu güzel dizaynın düzgün çalışabilmesi için çeverenizdeki sıcaklığın cildinizden her zaman daha düşük sıcaklıkta ve az nemde olması gerekmektedir.
Mademki bu kural hayatta kalmak için fiziksel bir ihtiyaç ve bilim insanları bu seneden itibaren küresel ısınmanın bu kuralı hayli etkileyeceğini ilan ediyorlar, bizlere düşen aşağıdaki 4 karardan birini seçmektir: 1. Bu bilim adamları her sene bir şey çıkarıyorlar.
Boşver bildiğin gibi yaşa! Hiç bir şey olmaz! 2. Söylenilenler doğrudur. Ne yapalım başa gelen çekilir. 3. Petrol kaynaklı yakıtların ürettiği karbondioksit salımının kontrolünü yaparak ülkeye ve tüm insanlığa olan görevimiz yerine getirmemiz, önlemler almamız gerekiyor. 4. Takarım klimayı ve güçlü ısıtıcıları, ne soğuk üşütür ne sıcak yakar. Benden sonra tufan!*
TEK UMUDUMUZ SAHTE VOLKANİK PATLAMA!
Arktik buzulların yok oluşu ve deniz seviyelerindeki yükseliş bir çok çevreci bilim insanının ellerindeki diğer projeleri bir kenara iterek global ısınmaya bir çözüm aramaya yönlendirdi. Bunlardan biriside Avusturalyalı araştırmacı Prof. Thomas Wigley.
Bir jeomühendis olan* Prof Wigley geçen hafta Salı günü bir bilimsel panelde küresel ısınmaya tek çözüm olarak ilk kez 1960’larda sunulmuş olan bir fikri tekrar gündeme getirdi. Yapay bir volkanik patlama sağlamak.
Bu olayı gerçekleştirmek için tek yol yaklaşık 20 milyon ton sülfür dioksit veya hidrojen sülfiti yerden 18-22km yükseklikteki atmosferik tabakaya enjekte etmek. Hesaplamalara göre zerk edilen bu bileşim bir bulut tabakası oluşturacak, bu tabakada güneş ışınlarını geri yansıtarak küresel serinlemeye sebep olacak.
Bu projede en çok tartışılan konu bu tonlarca bileşimin zerkinin balonlarlamı, askeri uçaklarlamı yada alternatif başka yollarlamı gerçekleştirilebileceği. Bu projenin bir kezlik uygulanış fiyatı 1-50 milyar dolar. Yılda en az bir kez uygulanması gereken bu yöntemin yan etkisi ise ozon tabakasına zarar vermesi.
Bu yan etkiden dolayı projeye tepki gösteren bilim insanlarına projeyi destekleyen bilim insanları şu soruyu soruyorlar: ‘Kötünün iyisini seçmek zorundayız. Kavrularak yok olan bir dünyamı, ozon tabakası zarar görmüş bir dünyamı?’
EN TEHLİKEDEKİ DENİZ AKDENİZ*
Dünyanin bütün denizlerindeki canlılar üzerine yapılan çok geniş çaptaki bir araştırmanın sonuçları bu hafta Pazartesi günü açıklandı. 10 yıl süren ve yüzlerce bilim insanının gerçekleştirdiği bu araştırma deniz canlılarının kirlilik, yanlış avlanma ve küresel ısınmanın etkisinden ne derece etkilendiklerini göstermek için yapıldı. Bütün bu araştırmaların sonuçları 14 ayrı makalede PLoS ONE isimli dergide yayınlandı.
Araştırmanın sonuçlarına göre sadece Akdenizde bilinen 17.000 tür deniz canlısı bulunmakta.
Canlı türü açısından dünyada en zengin çeşidi bulunduran kıyılar ise Japonya ve Avusturalya kıyıları. Bu kıyılar arasında deniz çimeninden tutunda balık, mercan ve kabuklu deniz canlıları açısından en çok sömürülen ve kirletilerek hasar verilen kıyılar turizm ve fazla nüfus sebebiyle Akdeniz kıyıları.*
Neva Çiftçioğlu
08 Ağustos 2010 habertürk
Nesrin Savaş Kantarcı
Konu: Soğuk Üşütmez, Sıcak Yakmaz - 
C.tesi Şub. 05, 2011 6:48 pm